Bir kaç gün önce günlük gazetemi alıp,
köyümüze doğru giden otobüslerden birine bindim. Atmışlı yaşlarda, yüzünde hayatın zorluğunu ifade eden bir anlatımla,bir teyze beni görür görmez el sallayıp yanında yer olduğunu söyledi,beni tanımış olabilceğini düşündüm ve memnuniyetle yanına oturdum.Yanımızda hoş alımlı genç bir bayan daha vardı..Kucağımdaki gazete ve kitaplar teyzenin dikkatini çekmiş olmalı ki dakikalarca bakınıp durdu.
Kitap kurdu olacağı aklımdan bile geçmezdi.!
Çantasından gözlüğünü çıkarıp gazeteyi istedi, gazetenin tamamını okudu ve bitirdi. Bu kez de kitabın ilk bölümüne göz gezdirdi.Küçük bir çocuk edasıyla..Sanırım yanımızdaki bayan da teyzeye öykünmüş olmalı ki gazeteyi o da okumak istediğini söyledi. Gazeteyi uzatmamla ışık hızıyla almam bir oldu. Bir sayfa bile okumadı. Okumadığı için elbette onu yargılayamam,okur gibi yapmasını garipsedim.
Oyuncu olmak istiyormuş! Tek bir sayfayı okumaya erinen;sayfalar dolusu metinleri ezberleyebilir mi? dedim.
Ve evet ben bu teyzeye hayran kaldım,” beni böyle görme,evde çuvalla kitaplarım var benim” demez mi ? Uzanıp ellerini yüzünü öptüm,telefonumu yazıp evimize davet ettim.Ve izin alarak fotoğrafını çektim.
Bunu niye mi anlattım? Hiç bir şeyi tam anlamıyla yapmıyoruz.
Onlarca kitap satın alıyoruz. Ama okumuyoruz.
Satın alarak giderildiğini düşündümüz eksiklerimiz elde,kitaplar tozlanmak üzere rafta kalıyor.
İnsanların bir çoğunu sevmiyoruz,hatta görmeye bile tahammulumuz yok zaten genel olarak hiç bir seye tahammülümüz yok.”Dostunu yakın düşmanını daha yakın tut ” Sözünü yaşam felsefesi haline getiriyoruz.Çinlilerin atalarından kalma bu sözü hayatımıza öyle veya böyle soktukları çin malı ürünlere benzetiyorum.Geniş bir ik yüzlülük kapsıyor.Gerçi günümüzde iki yüzlülüğun bile dürüstlük sayıldığı,çok yüzlü insanların da çoğalması ne yazık ki acı bir gerçek..
Onlarca faturalarla,yüksek ev kiralarıyla cebelleşirken sırf eşe,dosta hava olsun diye,en lüks mekanları tercih edip bir de bunu gösterme gereksinimi duyuyoruz .Öz yeterlilik duygumuz yok evet,ama farklı açılardan yağlı yağlı fotoğraflarımız var!
Altın günlerinde göstermelik şıkır şıkır altınlarımız, banka kredisiyle son model arabamız var evet; hatta
“öderiz hanım ya hu’lu” cümlelerimiz bile var ama gerçek,öz mutluluklarımız yok.Evet görünürde her sey var ama aslında hiç bir şey yok… !
Hayatı ‘gibi ‘ zarfi üzerinden ‘göstermek’fiiline tutunarak yaşıyoruz.
Hayat göstermekten,görünmekten ve gibilerden ibaret değil;yasamaktan,duyumsamaktan ve hissetmekten ibaret. Bir bardak çayı bile keyifle içermiyorsak eğer; yaşamımızla ilgili bir çok şeyi gözden geçirme vakti gelmiş demektir.
Yukarıda anlattığım teyze kadar bir gazeteyi bile mutlulukla okuyamıyorsanız,öğrenme arzusunuz körelmiş veya kaybettiyseniz o zaman sallayın gitsin derim.
Ünlü iş kadını ve Ünlü iş adamı komplekslerinizi çeken iyi kötü birleri de varsa hayatınızda ohh.
Gözlem üzerine
Bir kurs vesilesiyle tanıştığım bir Edebiyat Öğretmeni bir gün bana şöyle demişti:”Aysun’cum yazar ya kendi yaşadıklarını yazar; ya da yaşanılanlara tanıklık eder öyle yazar; İnsanlara,sosyal çevrene,doğaya ve en çok da kendi hayatına bak ve bunu sık sık yap” demişti.Bugün bir kez daha anlıyorum,ne demek istediğini.
Kendi hayatımıza ve evet özellikle kendi hayatımıza çok boyutlu baktığımız, bakarken bir ayna kadar açık sözlü olduğumuz; tefani kavramını sözde,sözlükte değil;özümsediğimiz mutluluk dolu bir hafta olması ümidiyle..
Haddimi aştımsa;affola.