Son Dakika
Güneşe gülle at, karartır mı hiç? Allah sevmediğini yaratır mı hiç? İnsan olan insan darıltırmı hiç? Haksızlık haksızın özünden olur”
Bu güzel dizeler kime mi ait ? Bozkurun tezenesi,türkülerin öznesi,gönül duvarmıza güneşinden ışık sızdıran Neşet Ertaş’a tabi..
Nereden esti “Aa Aysun” dediğinizi duyar gibi oluyorum.Haklısınız elbet.Seçimler bitti,bir rahat nefes almak hemde Neşet Ertaş’ı size bir kez daha hatırlatmak; ruhunuza onun türküleriyle dokunmak istedim.
Çünkü buna ihtiyacımiz var.
Çağ sevgisizlik ve zulüm çağı ,iklim tahammülsüzlük iklimi,
Köpekler ,kediler, çocuklar ve kalplerimiz büyük tehlikedeyiz.
Kimdir Neşet Ertaş ?
1938 yılında Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesinde Abdallar (Kırtıllar) köyünde doğar.Babası da Orta Anadolu Abdal Müziği geleneğinin büyük ustalarından olması sebebiyle köy köy birlikte gezerler ve bu şekilde geçimlerini sürdürdüler.Erk en yaşta keman ve bağlama çalmayı öğrenen Ertaş, babası ile köy düğünlerde saz çalarak ona eşlik eder. Bu yüzden okula bile gidemez. 14 yaşında plak yapmak için İstanbul’un yolunu tutmaya karar verir ancak hiç sandığı gibi kolay olmayacaktır. Çeşitli çalışmaların yanısıra gazinolarda türkü söylemeye başlar. Nihayet ilk plağını “Neden garip garip ötersin bülbül” ismiyle çıkarır ve bu plakla gönüllere gimeyi başarmıştır artık.Daha sonra Ankara’da gazinolarda çalışmaya başlar,çalıştığı gazinonun birinde gönlünün Leyla’sını bulur ve babasının karşı çıkmasına rağmen evlilir.Bu evlilikten Döne, Canan adında iki kız ve Hüseyin adında bir erkek çocukları olur. Gelin görün ki bu evlilik çok fazla sürmez,adına türküler yazdığı Leylasından istemeyerek de olsa ayrılmak durumunda kalır.
Türkülerinde yoksulluğu,yokluğu ve garipliği vurgulamıştır.Bunun nedenini yıllar önce verdiği bir röportajinda söyle ifade eder:Soyadı yokken bize Garipler derlermiş. Gerçektende biz garip, yani ezilmiş, hor görülmüş, Abdal diye nitelendirilmiş, aşağılanmışızdır. O gariplik bende kaldığı için garibim diyorum.” Der. Gariplikten utanmaz,aksine bunu yüceltir. Yıllar önce Süleyman Demirel’in onu devlet sanatçısı olarak istemesi üzerine o bunu kabul etmez ve şu şekilde cevap verir ” devlet sanatçısı olmak ayrımcılık yaratır ben ise halkın sanatçıyım ”
Neşet Ertaş, yazdığı sözlerinde ve bestelerinde ana tema önce insandır. Hasret,ayrılık ,aşk ve insan sevgisini büyük bir ustalıkla Türk halk müziğine motif motif işler. Türkülerinin bir kısmında toplumsal adaletsizliği,kul hakkını ve yoksulluğu çekinmeden vurgular..”Onca yoksulluk varken tertemiz aşklar yaşandıysa,
Açgözlü, muhteris, kibirli maymunlara pabuç bırakmayan birkaç iyi adam çıktıysa,
Duygusal, dini, siyasi her türlü ilişkide ajitasyonun, manipülasyonun, dalga dubaranın gırla gittiği bir çağda; hiç kimseyi şahit tutmadan, gizlice, pırlanta gibi bir damla gözyaşı döküldüyse…”
Şunu söylemem gerekiyor ki Türk ozanlık geleneğinin son temsilcisiydi Neşet Ertaş,sadece ozan değil, aynı zamanda felsefi sözleri ile bilge bir insandı.
Peki ya biz, onun yıllardır bizlere vermek istediği mesajı alabildik mi ?
Soruyorum size biz Neşet Ertaş’ı yeterince anlayabildik mi?
Yoksa öylesine dinleyip geçtik mi ?
“GeI seveIim, seviIeni seveni sevgisiz suratIar güImüyor canım, nice gördüm dizIerini döveni, giden ömür geri geImiyor canım.”
Bugünlerde evet özellikle bugünlerde;şiddetin, duygusal şiddetin, tecavüzün;ahlâkî tecavüzün,
istismarın ve ölümlerin çoğaldığı,zalimliğin üzerimize yağmur bulutu gibi indiği, zamanın zulüm doğurduğu;özümüzü ,ruhumuzu kutsal bir kitap gibi duvarda astığımız bu zaman diliminde, türküleri ve şiirleri sığınak bellediğiniz bir hafta olması ümidiyle.
Dostça kalın.
Yeni Yorumlar Kapalı.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
11 Şubat 2019 Köşe Yazıları
11 Şubat 2019 Köşe Yazıları
15 Ocak 2019 Köşe Yazıları
13 Ocak 2019 Köşe Yazıları, Kültür Sanat